Sakal ve Bıyık

Asım Sabit.... 1 Ağustos 2016 Pazartesi.... 0

Özelde, sakalı veya bıyığı uzatıp kesmenin hakkında farz, haram, sünnet veya hiçbiri gibi çeşitli görüşler sunulmaktadır. Maalesef bu konuda ve bu çeşitli görüşlerle dahi Müslümanlar birbirlerine karşı sertleşmektedir. Ama sakal ve bıyık hakkında yazmamın nedeni, bu özel konudaki durumun geneldeki bazı anlaşmazlıklarımızdan kaynaklanması nedeniyledir. Amacım bu özelden bahsederek geneli işaret etmek ve yine kardeşliğimizi nazara vermektir.
Sakalı bırakmak farz mıdır? Kesmek haram mıdır, caiz midir? konusunu izah etmek için ayetler ve hadislerden girip, dört mezhep imamın görüşlerinden çıkıp, diğer alimlerin görüşlerinden bahsederek devam etmeyeceğim. Çünkü hemen herkes böyle zaten yapmış ve sonuçta hepsi de görüşünü belirtmiş. Kardeşlik için önemlisi kimin hangi görüşe nasıl yaklaşacağı, o görüş ve yaklaşma altında birbirimiz hakkında nasıl düşüneceğimizdir.

Öncelikle, dört mezhep imamının birleştirdiği fıkıh kaideleri içerisinde farz, haram, sünnet, nafile gibi meseleler bulunmaktadır. Özellikle bu farzların ve haramların bir kısmı şeriattan (yani açık şekilde Kuran’dan ve hadislerden), bir kısmı da içtihattandır. Yani bu fıkıh kaidelerindeki bir kısım farz ve haramlar, Kuran ve hadislerde açık ve doğrudan bir hüküm olmadığı halde, ayet ve hadislerden içtihat yapılarak getirilen hükümlerdir. İşte bunca tartışmalarda görünen o ki, sakal ve bıyık hakkındaki fıkhi hükümler de böyle bir meseledir, yani içtihattandır.
Evet, dört mezhep imamı da -içtihat ile- sakalı uzatmayı farz, kesmeyi haram olarak bahsetmiştir. İmam-ı Rabbani (ks) bir mektubunda şöyle bahseder: Bir müçtehidin içtihadı ile bir arifin içtihadı arasında bir fark vardır. Bir müçtehit de bir arif de içtihadında isabet ederse sevap vardır, o içtihadı taklit edenler de sevaba girer. Bir müçtehit içtihadında hata ederse yine sevap vardır, o içtihadı taklit edenler de günaha girmez yine sevap kazanırlar. Bir arif içtihadında hata ederse ona yine sevap vardır, ama o içtihadı taklit edenler yaptığından sorumludur.
İmam-ı Rabbani’nin bahsettiği “müçtehit”ler, dört mezhep imamı ve onların makamına ulaşabilmiş zatlardır. “Arif”ler ise âlimler ve evliyalardır. Müçtehitlerin bazı içtihatlarında ihtilaf bulunması gibi, bazı içtihatlarında hata ihtimali de vardır. Sonuçta doğru tek olduğundan, birbirlerine muhalif içtihatların hepsinin doğru olduğunu iddia edemeyiz. Ama bu içtihatlardan hakikatte yanlış olanlarını taklit edenler de, İmam-ı Rabbani’nin (ks) bahsettiği kaidece, günaha girmezler aynı sevabı kazanırlar. Mesela ne hikmetlidir ki; biri ufak kanama sonrası abdest alsa, ama biri kadına dokunma sonrası abdest alsa; abdest aldılar diye günaha girilmez, her ikisi de abdest tazeleme sevabını alırlar. İşte bu hikmet dolayısıyla, bir müçtehidi taklit etmek yani dört mezhepten birine girmek, halk için en emin bir yoldur.
Özelde, sakal ve bıyık hakkındaki içtihatlara ve bu içtihatlar için kullanılan ayet ve hadislere bakılırsa, (hatalıdır diyemem ama) hata ihtimali yüksektir. Mesela, “Allah’ın yarattıklarını değiştirecekler” ayetini yorumlarken getirilen fikri genele vursak; saçı-tırnağı kesmek, sünnet olmak, ağaçları budamak-aşılamak, organ nakli gerçekleştirmek vs. gibi şeyleri de kapsadığını düşünmek gerekir. Ama bu konularda böyle bir içtihat yoktur. O halde “müçtehit”in ve “içtihat”ın ne olduğu bilinse, bu konudaki içtihadın hata ihtimali görülse, ya da doğru olsa da o içtihadı taklit etmeyenlerin günaha girmediği belki sevaptan mahrum olduğu anlaşılsa; sanki zina ediyormuşcasına bir haram işlemiş gibi sakalını kesenleri ya da kesmek durumunda olanları itham etmek akla, vicdana ve hakikate sığmamaktadır. İşte kardeşlerimiz ve bir kısım hocalarımız sözlerini yumuşatsalar, açıklamalarını güzelleştirseler, kardeşlerini üzmeseler, kendilerine küstürmeseler ve kızdırmasalar olmaz mı? Üstelik bunda kendilerine bir günah, bir vebal de yoktur.
Sonra bu kardeşlerimize ve hocalarımıza itiraz edenler de yine sözlerini yumuşatsalar, açıklamalarını güzelleştirseler, kardeşlerini küstürmeseler ve kızdırmasalar olmaz mı? Çünkü, bir mezhebe girdim, bir mezhep imamına uydum diyen, elbette ki onun görüşlerini dillendirecek ve taklit edecek. Ama yapılan bu içtihatta yanlış ihtimali olsa, hatta -farz edelim ki- hakikatte de yanlış olsa; sakal bıraktıkları ve kesmedikleri için sanki küfre giriyorlarmışcasına onları itham etmek yine akla, vicdana ve hakikate sığmamaktadır.
İşte bu konuda, iki tarafında birbirlerine kardeşlik hukuku ile yaklaşmasında bir günah, bir vebal yoktur. Aksine; müslümanlar arası kardeşliğin en elzem olduğu şu zamanda, kavgalarımızı ve ithamlarımızı sürdürmenin, bunu sakal-bıyık meselesine kadar dahi sürüklememizin, öyle bir durum ki her meseleyi “yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal” haline getirmemizin ve kardeşliğimize engel olmamızın vebali çoktur.

.
  • Index: 0, Number: 1
  • Index: 1, Number: 2
Günün Ayeti
Mü'minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını düzeltin. Allah'tan korkun ki merhamete lâyık görülesiniz.
Hucurat - 10
Günün Hadisi
Size nafile namaz ve sadakadan daha güzel ameli bildireyim mi? İki kişinin arasını düzeltmektir.
Tirmizi - T5020