Rüya İle Amel Etmek

Asım Sabit.... 2 Eylül 2015 Çarşamba.... 0

Hemen hemen bütün cemaatler, başlarındaki zatların ya da içlerindeki insanların gördükleri bir takım rüyalar ve onlar hakkında getirdikleri tabirler ile bazı amellerini şekillendirip, hizmetlerini yönlendirip, yapılan o hizmete delil olarak da görebilmektedir. Ama (ne ilginçtir ki) hemen hemen bütün ulema ise; rüyaların karmaşıklığı, çoğunun suretinin hem fizik kurallarına, hem hakikate, hem Kuran'a, hem sünnete muhalif olması ve çoğu insanın buna aldanıp yanlışa sürüklenebilmesi nedeni ile “Rüya ile amel edilmez” kaidesi de oluşturmuşlardır. Veya yerine göre hakiki rüya, şeytani rüya, nefsani rüya gibi sınıflara ayırmışlardır. Halbuki rüyalar ile amel edilmez değil, istenirse edilebilir. Çünkü sorun, görülen rüyanın suretinde veya mahiyetinde değil, tabir edilirken gözetilen itikatta ve yapılan amelin kendisindedir; yani bizdedir. Mesela;

Bizler uyanıkken, yani zihnimiz açıkken; gördüğümüz ve yaşadığımız olaylar, duyduğumuz sözler, okuduğumuz yazılar, hatta Kuran ve ayetler bizler için imtihandır. Tüm bunlar ile Allah Teala'nın (c.c.) “Kim daha güzel amel edinecek diye” buyurması gibi sınanıyoruz. O olaylar ve ayetler ne kadar açık olsa da, içlerinde ne kadar hakikat barındırsa da; kişi kendi fikrince, itikadınca ve nefsince onlar üzerinde tabir getirip inancını, İslam anlayışını ve amellerini bu doğrultuda şekillendirip doğru ya da yanlış yollara girebiliyor. Daha önce bir çok kez tekrarladığım gibi, iki farklı kesim aynı ayet ve olay üzerinde zıt fikirler elde edebiliyor. İkisi de o ayet ve olayları kendi ameline bir emir ve delil olarak telakki edebiliyor. O halde varsa bir günah, bir kusur, bir yanlış; Allah'ın (c.c.) ayetinde ya da kaderde belirlediği olayda değil, bizdedir. Yani o ayet ve olay üzerinde getirdiğimiz yorum ve amel nedeni iledir.
İşte bunun gibi; bizi imtihan eden ve bir an bile başıboş bırakmayan Rabbimiz (c.c.), uykumuzda bile bizi imtihan ediyor. Bu imtihan da yine görülen o rüya ile yaptığımız yorumun, kullandığımız itikadın ve tuttuğumuz amelin güzel olup olmayacağı iledir. Bu nedenle görülen rüyanın sureti nasıl olursa olsun, getirilecek güzel bir yorum ile amel edilebilir. Zaten böylece, rüya ile amel edilmiş de olunmaz. Mesela görülen herhangi bir rüya ehl-i sünnet kaideleri ile tabir edilse ve hareket edilse, rüya ile değil aslında ehl-i sünnet ile hareket edilmiş olur. Aynı rüya başka bir itikat ile tabir edilse, o itikatla amel edilmiş olur. İşte “Rüya ile amel edilmez” kaidesi bir yönden bunu anlatmaktadır.
Açıklayıcı bir örnek olması için, bu yazıyı yazmayı aklıma getiren ve dolayısı ile hafızamda en detaylı kalan rüyamı ve getirdiğim yorumu paylaşmak istiyorum;
Bir çeşit mescit içerisindeyim ve insanlar yatışıyorlar. Ben de yatmak istiyorum ve düşünüyorum ki evime gideyim ve rahat bir şekilde yatayım. Dışarı çıkıyorum ki bir şehirdeyim ve gecenin ortasındayım. Evim ise şehirden uzak bir yerde ve arada büyük, karanlık bir orman ve ormanın içinde dehşetli canavarlar var. Ama “Olsun! Ben uçabiliyorum. Bir miktar yüksekten uçarak ormandaki yolu takip ederim ve güvenle geçerim” diye düşünerek uçmaya başlıyorum. Ormanın tam ortasına geldiğimde “Şuan zor uçuyorum. Acaba uçma yeteneğimi kaybedersem ve düşersem” diye korkuya kapılıyorum ve düşecek gibi olduğum bir anda uyanıyorum.
Rüya tabircisi değilim ama, rüyalarımı (ister rüyama uysun ister uymasın) ehl-i sünnet üzere tabir etmeyi sevdiğim ve böylece kendimi de ehl-i sünnet yolunda düzeltmeye çalıştığım için uyandıktan sonra getirdiğim tabir şu şekildedir;
Sonuçta ben doğru yolda olduğunu bildiğim, ehl-i sünnet bir cemaat-tarikat içerisindeyim. İşte bu cemaat içerisinde beraber güvende olmak ve amel etmek varken; tek başına amel etmek ve hakikate ulaşmak istersem; şu ahirzaman karanlığı içerisinde, gayet karmaşık ve gizlice planlanmış olaylar içinden geçmek ve gayet dehşetli fikirlerden, aldatıcı itikatlardan, bid'alardan, nefsi esir alan şeylerden korunmak gerekir. Her ne kadar şu zamana kadar yaptığım tefekkürler, edindiğim yüksek ilimler ve fikirler ile giderim ve bu düşük şeyler beni etkilemez diye düşünsem de an gelir bu tazyikatlara aklen, fikren ve kalben dayanamaz olduğumda ben de dalalet yoluna düşebilirim. O halde; tek başıma amel etmektense, ortalık aydınlanıp İslam'ın hakikati her yerden görünür olana ve dalaletten emin olana kadar benim de bu cemaatle kalarak o günleri beklemem ve onlarla birlikte amel etmem daha iyidir.
Aynen bunun gibi; önemli olan görülen rüya değil o rüyayı tabir ederken kullanılan itikattır. Hatta öyle rüyalar görülebilir ki; sureti İslam'a, Kuran'a, Allah'ın (c.c.) emir ve yasaklarına ters olabilir. Direk o rüyanin sureti ile amel edinmektense; İslam'a, Kuran'a, Allah'ın (c.c.) emir ve yasaklarına uygun doğru bir itikatla getirilen tabir ile amel edinmelidir. Mesela şöyle bir rüya görülebilir; Allah Teala (c.c.) rüyada buyuruyor ki “Ey kulum; İçkilerini ve zina ettiğin kadınlarını yanına al, İslam'ı gafillere de anlat ve benden af dile”. İşte bunu gören kişi şöyle bir tabir getirse çok yanlıştır “İslam'ı bilmeyenlere, kötü düşünenlere, uzak duranlara da anlatmak için içlerine girmeliyim; önce kendimi ve amacımı gizleyeyim, hatta ben de onlar gibi olayım, onların yaptığını yapayım, ama zamanla yanlarında etkili bir konuma geleyim ve onları İslam'a karşı yumuşatayım sonra belki kabul de ettirebilirim. Böylece Allah da beni affeder”. Bu tabir ile amel eden ahiretini mahveder.
Ama bu rüyaya şöyle bir tabir getirilirse amel de edilebilir “Kimse günahsız değildir ve kimse bir arpa bile haram yemedim diyemez. Her müminin küçük de olsa günahları vardır. Ama her daim tövbe etmeli, inandığımız ve emrolunduğumuz gibi olmaya ve görünmeye çalışmalıdır; günahlarımız nedeni ile İslam'ı yaymak bize düşmez, günahsızlar yapsın dememeli ve o günahlar amel defterimizde bulunsa dahi İslam için gayret göstermelidir”. Çünkü Üstad Bediüzzaman'ın bahsettiği; bir tas sütün rüyada bir deniz, bir küçük ot birikintisinin rüyada bir orman, bir kavalın rüyada büyük bir köprü şeklinde görünmesi gibi küçük günahlar da rüyada içki içmek ve zina gibi görülebilir.
Sonuçta kardeşlerim; hepimiz hayatımızda olaylar yaşıyoruz, hepimiz rüyalar görüyoruz. Dolayısı ile sürekli imtihan ediliyoruz. Üstelik ayetlerin ve olayların çoğu açık, azı müteşabihken; rüyaların çoğu müteşabih, azı açıktır. Dolayısı ile rüyalar sürekli yoruma muhtaçtır. Ama tüm bu ayetleri, olayları, rüyaları sürekli kendi fikirlerimize delil ve başkalarını yanımızda tutmaya devamlılık amacı güden tabirlerde kullanmaktansa; beraber yorumlayarak doğruyu ve güzel ameli bulmakta kullanmamız gerekir. Hem rüyanın hakiki, şeytani veya nefsani olması yaptığımız yorumdan dolayıdır. Yani herhangi bir rüyayı Allah'ın (c.c.) emirlerine, Kuran'ın usullerine, Efendimizin (a.s.m.) sünnetine uygun tabir edersek hakiki bir rüyadır; bunlara zıt tabir getirirsek şeytani bir rüyadır; dünya ve dünyalık amaç ve heveslere uygun tabir getirirsek nefsani bir rüya olur.
Üstelik; şu duruma ayrıca dikkat etmek gerekmektedir. Mesela, bir insan rüyasında Peygamber'i (a.s.m.) gördüğünü söyleyebilir ve o rüya hakkında bir yorum getirip bir amel tutabilir. Ama rüyaların bireyselliği nedeni ile o rüya ve amel sadece kendini ilgilendirir, diğer herkesin aynı yorum ve ameli tutmasında bir zorunluluk yoktur. Çünkü bir insan "Peygamberi (a.s.m.) gördüm" diyebilir, ama bizler onun "Peygamberi (a.s.m.) gördüğünü" görmedik. Sonuçta bilmeden yanlış ve hatalı birşey yapsak, ahirette de bunun nedeni bize sorulduğunda "Falan zat rüyasında görmüş" desek, ne kadar akıllıca olur? Yani bir amel yaparken, bir tarafta Ehl-i Sünnet kaideleri bulunsa ve bir tarafta da başkasının rüyası bulunsa; hangisi ile amel etmek mantıklı olur? İşte “Rüya ile amel edilmez” kaidesi diğer bir yönden de bunu anlatmaktadır.

.
  • Index: 0, Number: 1
  • Index: 1, Number: 2
Günün Ayeti
Mü'minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını düzeltin. Allah'tan korkun ki merhamete lâyık görülesiniz.
Hucurat - 10
Günün Hadisi
Size nafile namaz ve sadakadan daha güzel ameli bildireyim mi? İki kişinin arasını düzeltmektir.
Tirmizi - T5020