
Mehdi (r.a.) hakkındaki rivayetlerin çoğu müteşabih olduğu ve kendi gibi hizmetini de gizli sürdürdüğü için, bu yazıda Mehdi (r.a.) hakkında bahsedeceklerimin kesin olduğunu elbette ki iddia edemem. Ama Müslümanlar arası kardeşliğin kurulmasının ehemmiyetini nazara vermek için ondan ve ona dair bazı rivayetlerden ve burada Müslümanlar arası kardeşliğe dair yazı yazmama sebep olan bazı fikirlerimden bahsedeceğim. İnşaAllah, yanlışlarla hakikati incitmiş veya açıklanmaması gereken bir sırrı açıklamış olmam.
Öncelikle; Üstad Bediüzzaman risalelerinde, bu zamana kadar gelen nakillerde gördüğünden ve Hazret-i Mehdi’nin üç görevi olduğundan bahseder. Ayrıca bazı risalelerinde o görevlerin neler olduğunu detaylandırır. Bunları da kısaca “tahkiki imanı yaymak”, “şeriatı icra ve tatbik etmek”, “İslâm birliğini sağlamak ve Hz. İsa’ya (a.s.) inen asıl dine yaklaşmış İseviler ile ittifak ederek İslâm’ı yaymak” olarak niteler[1]. Ayrıca rivayetlere dayanarak, tarihteki İslâm’ın büyük zatları bu görevlerin sadece biri veya ikisini yapabilirken, ancak Hazret-i Mehdi’nin üç görevi birden yapabileceğini bildirir. Hem ona göre; şu zaman şahsi kemâlât zamanı değil şahs-ı mânevi olan cemaat zamanı olduğundan, böyle azim hizmetler ancak cemaat olarak yapılabilir ve çoğu rivayetlerde “Mehdi” olarak kasdedilen de aslında bir şahs-ı mânevidir.
Görüyorum ki; bu görevler aslında “İslâm’a Hizmet Etmenin Yolları” başlıklı yazımda bahsettiğim üç ana mesele, yani “İslâm’ı Korumak”, “İslâm’ı Yaşatmak” ve “İslâm’ı Yaymak” ve bunların altındaki onlarca meslektir. Yine aynı yazıda bahsettiğim gibi, cemaatler ve tarikatlar bu mesleklerin hepsiyle ilgilenmek yerine birkaçı üzerinde hizmetlerini yoğunlaştırmışlar. Dolayısıyla bir cemaat de olsa aynen rivayetteki gibi tüm hizmetleri birden yapamıyor. Bu yüzden ben de düşünüyorum ki; bu “şahs-ı manevi” tek bir cemaat değil, belki hepsi hak ve kendine özgü-farklı bir yol ve meslek seçen, birden çok cemaat ve tarikatın beraber oluşturacağı ve ortak hareket edeceği bir cemaattir. Böylece hepsi birbirinin eksik kaldığı hizmeti yapacağından tüm hizmetler yapılmış olacaktır. Bu durum ise ancak farklı gurup Müslümanlar arası hakiki kardeşliği sağlamak ile olur. Demek, Mehdi (r.a.) ile olacak olan da budur ve bir rivayette verilen “dünyanın her yerinden mühim zatlar, birbirlerinden haberleri olmadan Mekke’de toplanarak Mehdi'ye biat ederler” şeklindeki haberin manasıdır[2]. Çünkü bu zatlar aynı cemaatten olsalar, şu zamanın iletişim imkânıyla birbirlerinden haberleri çok rahat olurdu. Hatta kendi cemaatinin başında bulunan ve Türkiye’de olan veli bir zatın umreye gideceğini haber alan bir Mısırlı, onu görmek için aynı zamanda umre planı yapabiliyor. Demek o toplanacak zatlar, farklı cemaatlerden olacaktır.
Hem nasıl ki harici dinlerin içinde bir kısım sapkın kollar ≪Hâşâ≫ “Allah’ı kıyamete zorlamak” fikriyle, kendilerine göre kıyamet alameti olan olayların zuhur etmesi için çalışıyorlar. Bu, akıllarına gelen bir hakikati kendi sapkın fikriyle yorumlamaları sebebiyledir. Aynen bu hakikate baktığımızda, belki Hazret-i Mehdi’nin zuhuruna vesile olacak ve zemin hazırlayacak olan da bizleriz. Çünkü biz başka cemaatlerdeki kardeşlerimiz üzerindeki kötü zanlardan kurtulursak ve aradaki duvarları kaldırırsak, ancak o zaman Mehdi’nin (r.a.) arkasından yürüyebiliriz. Çünkü ancak bunu yapabilirsek, böyle bir zat çıktığında ve şu cemaatteki kardeşinle beraber şu hizmeti yapacaksın dendiğinde o emre itaat edebiliriz. Mesela şimdiki zamanı düşündüğümüzde; cemaati gereği kendini sadece Kur’ân, Fıkıh veya Zikre adamış bir mü’mine yarın git şu kardeşinle beraber Risale-i Nur da oku dendiğinde nasıl bir tepki verebilir? Ya da içimizde kötü bir zan beslediğimiz bir cemaat kardeşimizle beraber hizmet edilmesinin istendiğini bir düşünün.
Yani öncelikle bizler birbirimiz hakkındaki zanlardan kurtulacağız ve aramızdaki duvarları yıkacağız ki Mehdi (r.a.) gelip cemaat ve tarikatların ortak hareket etmesini sağlayabilsin. Eğer böyle olmazsa zuhurunun pek bir etkisi yoktur. Hem nice zatlara yaptığımız kötü zanlardan o da nasibini alır, yalnız kalır. Allah Teâlâ (c.c.) ise böyle etkisiz işler yapmaktan münezzehtir ve elbette ki etkisinin tam hissedileceği zamanı bekleyecektir. Dolayısıyla her gün Mehdi’nin (r.a.) zuhurunu özleyen bizler, bunun için çaba harcamamız gerekir. İşte ben de buradaki yazılarımla küçük bir çaba göstermeye çalışıyorum.
Son olarak bazı rivayetlerden anlaşılıyor ki “Mehdi” ara ara kaybolacak ve bir rivayette “Mehdi, tam zuhurundan önce yeryüzünden iki defa kaybolur. Birisi öyle uzun sürer ki, öldü yada terk etti zannedilir” şeklinde haber verilir[3]. Bu rivayet, uzun zaman önce yeniden kaybolan ve şuan öldü ve dirilemez olarak görülen, dirilmemesi için şeytanların ve dessasların sürekli uğraştığı “Müslümanlar arası kardeşlik” için de söylenmiş olamaz mı?
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.19-20
- İmam Celaleddin Suyûtî
- Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman